31.10.2025
Ekonomi yönetimi, son dönem itibariyle, vergi işlerini, agresif bir tarım faaliyetine dönüştürdü. Nasıl daha çok vergi toplarım kaygısı, en birinci madde haline geldi. Vergi veren kesim, adeta, sağılan ineklere, yumurtlayan tavuklara, ekin biçilen tarlalara dönüşmüş vaziyette. Denetim mekanizması da agresif olunca iş daha da vahim bir hal alıyor. Ya daha çok vergi verirsin ya da seni vururum, gibi bir görüntü var.
Vergi işi, rayından çıkıyor. Kanunla takip edilen bir iş olsa da, görüntü, daha başka. zorla haraç toplayan ama bunu da, belli bir kurala göre yapan, zengin muhiti mafyası gibi algılanıyor Vergi idaresi.
Halbuki vergi verenler, ülkeye en çok katkı sunan, üretken kesimlerdir. kabiliyetli ve girişken ruhlu cesur insanlardır. ülkenin yükünü çeken, taşıyan ve onu muasır medeniyyetler üstüne çıkaracak olan insanlardır. Hz.Peygamber Efendimiz dahi bu tüccar sınıfını, dürüst oldukları taktirde, sıddıklar ve şehitler mertebesinde zikretmiştir. Saygıyı da işte bu yüce emeklerinden dolayı hakediyorlar. Ancak Ülkemizin sayın ekonomi yönetimi, en başta bu saygıyı silip süpürmüş durumdalar..Vergi idaresi, Tüccara, artık saygı duymuyor maalesef.
Bir husus daha var.
Vergi bir sonuçtur, sebep değildir. Vergi verelim diye üretmez insanlar. ürettiklerinde kazandıkları için vergi verirler. o halde meseleye niçin sondan bakıyoruz. İşe baştan bakıp, baştan başlamak gerekmez mi. Yani İnsanların kazanmasını sağlamak gerekmiyor mu. insanlar kazansın diye çaba sarfetmeli değil midir.
Zira, insanlar, ancak kazandıklarında vergi verebilirler. Ekonomi vergiye değil, kazanca odaklanmalıdır. sektör sektör, aşama aşama, günbegün sorunlar çözülmelidir. Üretimin, tüketimin, kazancın, maliyetin ve iş yapan insanların sorunları birer birer çözülmelidir. Sadece, Finansın yapısal sorunlarına odaklanmanın kısır döngüsünden çıkılmalıdır.
Yapısal sorunları çözmeden olmaz diyenler, sonunda, yapısal sorun, yapısal sorun diye diye, bir sürü sanal sorun ürettiler. ve hala da bitmeyen bu yapısal sorunlar, sıkışıldığında sarılınan bir bahaneye dönüşmüştür maalesef.. Yapısal sorun, Finans yapısının, kredi ve faizlerin yanlış ya da eksik yapılanmasında değildir bu ülkede. sanayide, sektörlerin kendi içlerinde, mesleklerde ve üretim mekanizmalarında da sorun vardır. Ekonomi yönetiminin bir türlü eğilmediği, homo economicus ile ilgilidir asıl sorunlar. Ekonomi insanlarına, tüccara, sanayiciye, üretici ve müteşebbis insanlara eğilmek artık farz olmuştur..
Örnek.
Ciddi bir kağıt ithalatı vardır.
ithali daha ucuz bile olsa neden kağıt ithal edilir.
ormanıyla, fabrikasıyla, ihracatıyla çok büyük bir sektör olan bu sektör tümüyle neden tarihin tozlu sayfalarına gömülmüştür. yılların emek ve sermayeleri neden heba edilmiştir. var olan kağıt fabrikaları neden kapanmıştır.
Bu kağıdı halen ithal ettiğimize ve bu kağıda halen ihtiyaç duyduğumuza göre bu fabrikalar neden kapanmıştır. Kapatmak yerine, çağın ve sektörün ihtiyaçlarına göre yeniden organize etmek gerekmez miydi...
İhtiyaç neydi. bunu çözmeye hiç çalıştık mı.
Doğru ormancılık, doğru makinalaşma, doğru inovasyon ve pazarlama gerekirken, neden pes ettik.
Neden yenilgiyi kabul ettik, dünyanın diğer ülkelerine karşı.
Hani milli mücadele. Hani iktisadi bağımsızlık, hani dış ticaret fazlası..
ve sadece bir sektörde değil, birçok sektörde mücadele neden bırakılmış durumda. Neden, adeta, yenilgiyi kabul etmiş ve neden adeta, işgale boyun eğmiş durumdayız..
prof.dr.Hüsamettin Aslan’ın tespiti doğru mudur.
Bu ülkede, Yenilgi psikolojisi, yüzyıllardır, yenilenerek devam mı ediyor..
Hayır.
Bu millet, kuyuya atılan Yusufun temsil ettiği, asil ve zarif bir medeniyyetin sahibi değil midir. Ona yakışan, cahiliyye düzeninin ısrarla empoze ettiği bu yenilgi kültürüne isyana kalkışmak değil midir.
koşmam gerek
yetişmem gerek yazgıma
tutmam gerek, sormam gerek, bilmem gerek
esenlemem, kargışlamam, irkitmem gerek.
niçin
niçin, niçin, niçin
kuyuya düşen çocuk, niçin ölmesin
( İsmet Özel )
bir örnek daha:
diş hekimleri, özel doktorlar, avukatlar, taksiciler, minibüsçüler, kasaplar, muhasebeciler, marketler, mağazalar ve hatta berberler...
İşin gerçeği, doğru dürüst vergi veren yoktur bu ve benzeri kesimlerde. İş mi yoktur. Kazanmıyorlar mı, Maliyetler mi yüksek, sorun nedir. Finansal bir sorun mudur sözkonusu olan.
Hayır.
Sorun: tek tip, basmakalıp ve sektörel yapılanmadan tamamen uzak bir vergileme sistemi ile ilgilidir. Vergi idaresinin asla, sektörel yapılanması yoktur. Bakkallar ile ilgili bir vergi yönetim zinciri, berberlerle ilgili, avukatlarla, doktorlarla, taksicilerle ilgili v.s. bir sektörel yapılanma asla yoktur.
Ne kanun yapılırken, ne vergi tahakkuk ettirilirken, ne de denetlenirken asla sektörler kaale alınmıyor.. Vergi idaresi, gitgide, sadece tahsil idaresine dönüşüyor..
Halbuki hem kanunu yaparken hem de idari işlemleri yürütürken, sektör ile uyumlu ve ilgili olunabilir. Böylece her üç taraf ta bu işten kazançlı çıkar. Ekonomi idaresi, Tüccar ve bütün Toplum.
Daha açıklayıcı olması için Muhasebe sektöründen örnek vereyim.
Sektör temsilcileri ısrarla, Muhasebe ücretlerini tahsil edemediklerinden dert yanarlar. Bu yüzden fazladan Vergi ödemek istemezler. 100 müşterisi olan bir Mali Müşavir, yanında ortalama 2 eleman Çalıştırır. kira öder. Sgk ve vergi öder, yemek, faturalar, kırtasiye v.b. masrafları vardır. bütün masrafları çıktıktan sonra kendisine ortalama, cirosunun yüzde 25 ila yüzde 35 i kalır.
Ancak. toplam cironun, tahsilat seviyesi yüzde altmışları asla geçmez. Yüzde kırklık bir ciro, hep alacak olarak kalır müşteride. Böyle olunca, kendisine kalması geren rakam iyice küçülür. Bu yüzden, daha az vergi ödemenin gayreti içine girer. Tahsil edemediği kazancı, vergi ödemeyerek elde etmeye çalışır.
Şimdi burada sorun nedir.
Muhasebecinin vergi ödemeyişi mi, kazanamayışı mı, tahsil edemeyişi mi, ekonomi iyi olmadığından, müşterilerin de muhasebe ücretlerini ödemiyor oluşu mu veya daha bir sürü başka sorun mu..
Asıl sorun nedir. ve çözüm nasıl olmalıdır.
Bu sorunun çözümü vardır. sektör temsilcileri bunu sürekli dile getirirler. İdarenin bu güne kadar, kulak asmadığı bir çözümdür..
Muhasebe ücretlerinin, vergi beyannamelerinin içine eklenmesi. Yani müşterinin, muhasebeciye ayrıca bir ücret ödememesi. Noterler gibi.
Noterde ödenen para tektir. Ve buradan devlet te, noter de, payını alır. Hem de peşin olarak. Aynı usulde, muhasebe ücretleri beyannameye eklenerek, vergi ile birlikte tek kalemde tahsil edilebilir. Böylece, Muhasebe sektörü tahsilatın dağınıklığından ve zorluğundan kurtulur. Kolay ve tam bir tahsilat sözkonusu olur. cironun tamamını zamanında tahsil eden muhasebe sektörü, vergiye tabi gelirini tam olarak beyan etmiş ve tam olarak vergisini hesap etmiş ve bu vergiyi de peşinen ödemiş olur.
Muhasebe sektörünün tamamına bu sistemi yaymak göz korkutabilir. Bu durumda Muhasebe işyerlerinde sınıflama da yapılabilir. A sınıfı Muhasebe ofisi, B sınıfı Muhasebe Ofisi v.b. gibi.
A sınıfına geçtiğinde, Muhasebe ofisinin ücretleri beyanname ile bizzat devlet tarafından tahsil edilebilir örneğin.
Şimdi böyle bir çözümde sonuç neler olabilir.
1- Muhasebe ofisleri, nasıl daha az vergi çıkarılır baskısından kurtulur.
2-Muhasebe sektörü daha çok vergi verirler
3-Muhasebe ofislerinin hizmet verdiği Bütün sektörler daha doğru ve daha verimli vergi ödemekle yüzleşirler.
4-Muhasebe Sektörü vergilerini peşinen ödemiş olurlar
5-Muhasebe ve denetim alanlarında, kalite artar.
6-Her Şirket A sınıfı bir muhasebe ofisiyle çalışmak ister. Bu da ayrıca bir kalite artışına sebep olur.
ve diğer faydalı bir sürü netice alınabilir.
İşte muhasebe sektörü gibi, bütün sektörlerin, kendi durumlarına göre çözümleri vardır.
İdarenin bu sektörlere göre yapılanması daha doğru olabilir,
Her çaba bir zafer getirmeyebilir,
Ancak, doğru bir yola ulaşmak, başlı başına bir zaferdir..